
Marilyn Minter'in Yapıtlarının Seksiliği ve Laplanche'ın Kuramıyla İlişkisi
Yetenekli bir ressam ve fotoğrafçı olan Marilyn Minter, kuratörlüğünü Bill Arning ve Elissa Auther'ın yaptığı Güzel/Kirli adında bir sergi açtı. Çalışmaları sıra dışı. Kendi ilkel yoluyla sapkın cinsellikle olan meşgalesini göstermeyi başarmış. Tabii ki Minter'in sanatında olduğu gibi sapkın cinsellik bilinçli olarak gösterilebilir, fakat Minter'in çalışmalarıyla bağlantılandırmak istediğim Laplanche'ın teorisine göre; sapkınlık hepimizin içinde bilinçdışı çocuksu cinsellik formunda bulunur. Minter'in aleni görselleri bizim tipik bilinçdışı fantazilerimizi gösteriyor yani genellikle erişilemez ve zor fark edilenleri. Erken yaşantımızdaki öz ve temel fantazileri anlatıyor. Minter'in yaratıcı başarısı onun bilinç dışı istek ve korkularını dışa vurabilmesini sağlıyor; burada yaptığı şey Freud ve Laplanche'ın nitelendirmesine göre; süblimasyon ve Kris'e göreyse; ego hizmetindeki regresyon. Minter daha sonra bahsedeceğim erken yaşamındaki hatrı sayılır travmalarla karakterize olan, sorunlu ve patolojik geçmişiyle alakalı duygusal ve imgesel deneyimlerini artistik olarak yansıtmış. İşlevsiz erken geçmişini ve deneyimlerini yaratıcı bir şekilde sanatsal çalışmaya dönüştürmüş.
Laplanche kendi teorisinin nasıl gözlemleneceğini veya terapi bilgisinden nasıl türeyeceğini gösterecek hiçbir klinik örnek vermemiştir. Bu makalede de, yıkıcı bir geçmişi olan yetenekli bir sanatçının eserlerinde Laplanche'ın bazı fikirleri yakalanmaya çalışılacaktır. Laplanche'ın fikirlerini Minter'in çalışmalarıyla bağlantılı olarak tartışmayı seçmemin bazı sebepleri var; öncelikle, Laplanche çocukluk dönemine özgü cinsellik dediğimiz cinselliğin en erken formunun önemini vurgulamıştır. Freud'un psikoseksüel kuramını geri getirmiştir; umuyorum ki bu kuram psikanalistler için tekrar ana ilgi odağı olur. İkinci olarak; ilk olarak Freud'un sunduğu erken ebeveyn baştan çıkarışı, Laplanche için çok önemlidir. Minter resimlerinde Laplanche'ın görüşlerini yansıtıyor. Her ne kadar, Minter erken uyumsuz davranışlarının üzerinden gelmiş gözükse de, çalışmalarının çoğunda geçmişinin türevlerini yansıttığı, tekrarlayan sapkın imgeler görüyoruz.
Sergide, sadece sanatçının hayal gücü tarafından kışkırtılmadık aynı zamanda kendi uyarılmışlığımız da bizi ele geçirdi. Minter'İn artistik gayreti izleyicide ne uyandırdığına göre ayrılıyor.
Çağdaş feministler cinsiyetin sosyal ve toplumsal bir kavram olduğunu düşünüyor, buna ek olarak kadın deneyimi üzerine yapılan bu ikili vurgu ,kadının kendiliğinin çokluğunu ve akışkanlığını kaybettiriyor. Yine de, Minter bunu kendi kadın ikonografisi odağında yapıyor. Bu açıdan bakınca Minter bir temelci/özcü, şöyle diyor: ''Bu kadın; kadınlar sex objeleri; hayatları tamamen sexle ilgili.''
Eş zamanlı olarak kadının sefillik tasavvurunu gösterirken, patriarkanın hiyerarşik özelliklerini de aydınlatıyor. Dahası, Minter'in ikili açıklaması , bir kadın olarak ikonografinin erkek bakışlarını tatmin edişini aydınlatmasıyla, tanımlanmış cinsiyet alanına bir direniş olarak da değerlendirebilir. Pornografik açıdan, bir sürü rujlu dudak ve ağzın, erekte bir penisi yaladığını sergiliyor; beyaz boya damlalarıyla izleyicide ejakülasyonu çağrıştırıyor. Bu aşırı ve taşkın formda erkek baskınlığı ve kadının nesneleştirilmesi komedi oluyor.
İkili düşünce hala cinsiyetler arasında var ve genellikle kadın için sert ve ayıplanmış oluyor. Betty Thomkins, kadın ve erkeklerden, ki farklı durumda kadını karakterize edecekleri yorumlarda bulunmalarını istedi, ve üç kelimenin iki tarafta da sıklıkla tekrarladığını fark etti; ''anne, orospu, sürtük''. Kadının bu iki grup tarafından da aşağılanması patriark kültüründeki heterosexist stereotiplerin devamlılığını gösteriyor. Minter de bu mizojiniyi kendi resimlerinde yakalıyor.
Yine de kadının sert tutkusunun bu muhteşem ve zarif tasviri, izleyicinin kafasını karıştırıyor; belki de Minter'in kadının erotik gücünü öne sürmesini korkutucu bulunuyor. Minter'in çalışması moda fotoğrafçılığının geleneklerini de gösteriyor; pornografik fotoğraflarla kadına boyun eğdirilmesi. İşkence görmüş içsel kaygıyı ve bazen kadınların zapt edilme deneyimlerini göstererek cinselliklerine hitap ediyor. Kadın cinselliğinin ahlaksızlığının iki yüzlülüğünü ,büyüleyici güzelliğiyle birlikte gösteriyor. Kırıkşıklıkları, cilt bozukluklarını ve kirliliklerini ve bunların değiştirilip gizlendiğini gösteriyor; kadınlar seksi manyetikler olarak çok çalışıyor. İletişiminin ikili özelliklerini gösteren bu örnekler Minter'in hem acımasızlığını hem de memnuniyetini gösteriyor. Videoda gösterilen bir resminde bir bebeği tartışıyor; bebeğin yüzü ve kafası gümüş bir boyayla kaplı. Bebekler Minter'in çalışmasında genelde yer almıyor ve kendisi de bebekleri istemediğini belirtmiş. Bu eseriniyse şöyle yorumluyor; bebek sanki ölmek üzere gibi duruyor ve arkasından saf bir neşe geliyor. Minter için bu aşırı zevk ve haz demek.
Stüdyosunda bir modelin ağzını incilerle doldurmak için nasıl ısrar ettiğini fakat ardından çok fazla incik boncuk koyduğu için modelin onları çıkarışını tarif ediyor. Burada, Laplanche'ın dediği gibi acıdaki zevki görüyoruz. Bu iki özellik Minter'in içinde ve bebek ve modelle olan özdeşleşiminde var.
Tipik bir şekilde pozlanmış, kusursuz sivilcesiz yüzler ve bedenlerin yani Kadının güzelliği ve modayla ilgili mükemmel ilüzyonun aksine, Minter bu işin gerçek yanını göstermek istiyor; kadın vücüdunu, onun cazip erotizmini ve vücut parçalarını gösteriyor. Kadına dair kusurları işliyor; akmış maskara, çiller, yara izleri, sivilceler ve lekeler gibi. Bölümlere ayrılan vücut parçaları yorucu ve ölçüsüz; Dişlerle doldurulmuş şişkin bir ağız veya incilerle dolu sonuna kadar açık küre şeklinde bir mide, kocaman ve vahşice sallanan bir dil, obur ve yutucu mağaramsı derinlikler. Korkutucu olmaktansa röntgencilik hazzı veren her şeyi gören bir göz. Arningin öne sürdüğü gibi '' izole edilmiş ve bu derece büyütülmüş her vücut organı korkutucudur.'' Kat kat emaye boyayla boyanmış büyük bir kanvas iyi yönetilmiş artistik bir parçadır. Minter bu çalışmalarında cinsel bedenin şehvetli bölümlerini güzellemiş. Bunlar kötü, nahoş, kirli, uyarıcı ve baştan çıkarıcı, bu serginin adının da olduğu gibi Güzel ve Kirli.
Minter şuna inanıyor '' kadınlar cinsel hayal gücüne sahip değildi çünkü buna izinleri yoktu. Hatta zevkin imgelerine bile hakları yoktu. Kadının cinselliği insanları korkutuyor.'' her gün kesmek, doğramak, sosa bulamak gibi sıradan mutfak işleri bile cinsel olarak algılanıp pornografikleştiriliyor. Minter bu grup resimleri ''food porn'' olarak nitelendiriyor.
Kadın mastürbasyonunu gösteriş şekli, pis ve nahoş, subjekif hisler uyandırabilir; ojelenmiş tırnaklar dağınık siyah saçların arasındayken veya vajina kısımları gösterilirken, zincirlenmiş, işkence görmüş, bağlanmış mazoşistik imgeler. Bu sapkın görseller izleyiciyi hem heycanlandırıyor hem de rahatsız ediyor.
Minter birçok çalışmasında ayak ve ayak parmaklarını fetişize ediyor; büyük ayaklı bir direk dansçısının topuklularla ayağını gösterdiği videosu gibi; ayakları ucuz incik boncukla süslenmiş ve kalitesiz duruyor. Kirli ayakları ıslak ve damlayalan boyalı canvas üzerinde görüyoruz. Bir dansçının tırnakları koparılmış ve kanvasın her yerine gümüş boyayla saçılmış; yine de seksi hissettiriyor. Ayakların dahil olduğu erotik bir dans. Bu çirkin ayak parmaklarının Pasaklı ve lekeli olması bize kirli cinselliği hatırlatıyor; cinselliğin nadiren hatırlanan yönlerini.
Minterin çalışması nasıl Laplanche'ın teorisine bağlanıyor? Bu makalede Laplanche'ın bazı fikirlerini gösterdim. Fransız teorisyen Laplanche, Freud'un teorisinin hayranı ve takipçisi; Freud'u dikkatlice inceliyor ve ona göre yoldan çıktığı yerleri belirliyor. Freud'un erken çocukluk cinselliğine erken gelişim döneminde verdiği önemi kabul ediyor ve bunu bilinçdışı cinselliğin kaynağı olarak görüyor. Bununla beraber Laplanche bu çcocukluk cinselliğinin biyolojik bir orijini olduğuna inanmıyor.
Freud'a göre annenin ateşli sevgisi ve bakımı çocuğun doğuştan gelen cinsel dürtülerini uyandırıyor. Laplanche'a göreyse çocuğun bilinçdışı cinselliği yenidoğanın ötekilerle ilişki kurmasıyla gelişiyor. ''Öteki '' bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada hakim bir güce sahip olan herhangi bir bakımveren olabilir. Çocuğa bakım verenin fonksiyonlarında bir bölünme düşünebiliriz; çocuğun kendisini koruma ihtiyacını karşılayan ve bağlanma figürü olarak algılanan bir bakımveren ve bebekteki bilinçdışı cinsellik ve fantaziye belirsiz bilgiler sağlayan öteki. Bu ikisi de bebek için önemlidir.
Laplanche cinselliğin baştan çıkarma teorisini kurtarmak ve geliştirmek istemişti ve böylece önemli bir ''öteki''nden çocuğa geçen mesajları aydınlatacaktı. Laplanche bu teorinin izinden gitti çünkü ona göre Freud Fliess'e yazdığı gibi bu teorisinden vazgeçmek yerine baştan çıkarma teorisini geliştirmeye devam etmeliydi. Laplanche'a göre ebeveyn, bakıcı veya anne, çocuğa bakım verirken bilinçdışı mesajlar da veriyor. Anne bebeğiyle hakiki iletişim kurarken kendi bilinçdışından gelen cinsel mesajları bir şekilde bebeğe de iletiyor. Laplanche bunları enigmatik(karışık) mesajlar olarak adlandırıyor çünkü bunlar gizliliği ifşa edilen opak mesajlar ve çocukta yerleşiyorlar. Annenin baktığı çocuk annenin kendi içindeki çocuğu karıştırıyor ve bu ikinci çocuk çocuksu cinselliği tarafından sersemletilmiş durumda. Bu çocuğa geçen ve çocukta bilinçdışı çocuksu cinselliği başlatan şey annenin çocuksu cinsel isteklerinin ve erişkin arzularının üstünlüğü. Burada cinsellik kavramı genital dönem öncesi cinsel organizasyona yani Freud'un dediği gibi çocuğu küçük bir sapkına dönüştüren ''bileşen cinsel dürtüler''e tekabül ediyor. Bu baştan çıkarıcı durum hepimizin içinde olan, bilinçdışı cinselliği sapkınlaştıran ve çocuklarımıza yerleştirdiğimiz şey. Laplanche bunu ''temel antropolojik durum'' olarak adlandırıyor, daha öncesinde ''öncelikli durum'' olarak adlandırıyordu. Bu sürecin bir parçası çocuğun deneyimi; belirsiz ve şaşırtıcı iletişimleri algılaması ve bunları merak edip anlamlandırma çabası. Laplanche bu mesajların çoğunlukla anneden sözel olmayan yollarla geçtiğini düşünüyor; bakım veriş şekli, vücut hareketleri, yüz ifadeleri ve jestleri, bazen sözel iletişim de dahil oluyor.
Her ne kadar meraklı çocuk mesajları anlamlandırmaya çalışsa da her şeyi açıklamayı başaramaz; annenin mesajları parçalanmış, değişken ve özetlenmiştir. Çocuğun bilinçdışını ilk bastırması bu tam olarak açıklananamış mesajlarla gerçekleşir. Bu çözümlenememiş kısımlar, bilinçdışı fantaziler bir diken gibi çocukta kalır ve onu mesajları tam olarak anlamlandırması için dürter. Bu karmaşık iletişim çocuğun içinde yabancı bir his uyandırır. Bu aşılama çocukta acı verici bir etki yaratır çünkü gariptir ve vücuda batan bir kıymık gibi hissettirir. Laplanche'a göre acıya yapılan bu vurgu çocukta mazoşizmin başlangıcıdır. Daha açıkcası annenin fazla mesajlarıyla çocuğa nüfuz edişi ve kendi içindeki karışıklık, bağımlı ve açık olan çocuğu kışkırtır. Bu süreç çocuğun mazoşizmin kaynağını deneyimlemesini başlatır. Bu karmaşık duygular o anın dahil olmadığı çocuğun içinde bulunan aktarımınların bir parçasıdır. Bu durumda, Laplanche için cinsellik hem iç kaynaklı hem dış kaynaklıdır. Laplanche'ın baştan çıkarma teorisi Freud'dan büyük bir ayrılıştır. Her ne kadar evrensel bir sapkınlık teorisi olmasa da, Minter'in durumundaki gibi ebevynde patolojik bir sapkınlık olmadıkça bir patoloji teorisi de değildir. Buna ek olarak, ötekine ve onun çocuğun biliçdışı cinselliğine etkisine her zaman bir vurgu vardır. Böylece içsel bir öteki olduğu kadar gerçek bir dışsal öteki de vardır. Bu da ötekinden gelen mesajların içteki çocuğu provoke etmesidir. Freud baştan çıkarma teorisini bıraktıktan sonra, gerginlik biyolojik bir yatırım olarak ele alındı; endojen vurguya meyilde artış oldu. Minter'in resimlerindeki odağı onun şevkini ve hazzını çok biçimli çocuksu cinsellik formunda yansıtıyor.
Laplanche Minter'ın çalışmalarındaki tekrarlayan kirlilik ve dağınıklığı özellikle kirli ayak parmakları tasvirlerinin, koprofilik(dışkı sevme) eğilimlerini gösteren regresif anal karşılığın yansıması olarak algılardı.
Minter’in sanatsal çabaları onun acı ve mutsuzluk ile olan ilk bedensel deneyimlerini ve bu ıstırap veren duygularını yok etmeye yönelik savunucu ihtiyacını yansıtmaktadır. Eserleri üzerinde ailesinin oldukça fazla etkisinin olduğunu belirtmiştir. Annesi seksi bir modeldir ve kendi görünüşüyle aşırı derecede ilgilidir. Annesi zamanının çoğunu aynanın karşısında geçirmekte, görünüşünü mükemmel hale getirmek istemekte ve cazibeli görünüşünden emin olmaya çalışmaktadır. Minter’ın alkolik, kumarbaz ve çapkın babası annesini terk ettiğinde annesi sinirsel çöküş yaşamış; alkolik ve madde bağımlısı olmuştur. Bu Miller için yıkıcı bir andır. Minter’in ebeveynleri Miller 8 yaşındayken boşanmıştır. Annesi şu an eskisi gibi olmasa da halen kendisini güzel bulmaktadır. Minter “her zaman kendisiyle uğraşırdı, ama bu her zaman işe yaramazdı, çünkü saçını çekerdi, bu nedenle peruk takardı, akrilik tırnakları vardı, fakat onlara özen göstermezdi, altından mantar çıkardı ve bunlar güzelliğin dışındaki şeylerdi. Hepsi berbat şeylerdi” demiştir. Minter’ın annesinin bu tutkulu bir şekilde güzellik illüzyonunu sürdürmeye çalışmasının tarihsel ve kültürel yönleri vardı. Ama daha önemlisi bu durum, hem bedensel önemi hem de sembolik anlamıyla kızının bilincine ve bilinçdışına kazınmıştı. Minter’ın annesinin babasının arzulanan diğeri olarak kalmasını sağlayamamasının muhtemelen Minter’ın bilinçdışı erotizmininin sado- mazoşizm ve melankoli ile renklemesine yol açtığını tahmin ediyorum. Minter’ın resimlerindeki cinsellik onu bütün bir sevgi dolu bir anneye ya da babaya bağlamaz. Daha çok onu bu acı ile dolu öteki-annesinin erotizminin parçalanış yönlerine bağlayacaktır ve işkence eden ve tutkulu hüzün veren ötekine duyduğu ihtiyaç Minter’in aldığı erken dönemdeki karışık mesajlardır.
Bu iletişimleri öğrenmek için yeniden Minter’ın acı ile dolu, “istismar” edilmiş erken dönem yaşantısından bir kere daha bahsetmek gerekir. (Bu yazıda bahsedilen Minter’ın hayatıyla ilgili pek çok yorum pek çok internet üzerinden yapılan röportajlarda kendisi tarafından da ifade edilmiştir). Ailesi gibi Minter da madde ve alkol bağımlısı haline gelir. Her ikisini de yaşadığı ıstıraptan kaçmak için kullanır. Ergenlik döneminde sahtekarlıktan hapis yatmıştır. Ama bağımlılıklarının üstesinden gelmiş ve yaratıcı bir çözüm olarak sanatsal çalışmalarına odaklanmıştır. Kadınsı mastürbasyonla ilgili bazı resimleri ıstırap ve acı çekmenin erotizmine sızdığı cinselliğine verdiği mazoşistik bir yanıttır. İçinde acı ve tutku ile doludur, buna Kristeva “acı çekme ve dayanıklılık” adını verir.
İlk çalışmaları, bozulma, boşluk ve ruminasyonun farklı aşamalarındaki annesinin resimleridir. Sınıf arkadaşları annesini çirkin bir şekilde dağılmış bir halde gösterdiğinde şok olmuşlardır. Minter aşağılanmıştır. Bilinçli olarak ne yaptığının farkında değildir. Bu resim hala onun seksi annesidir ve Minter diğerleri için sanki röntgenliyor gibi sergilediği erotizminin gizli, yaralı parçalanmış bölümünü ortaya çıkarmıştır. Minter bilinçdışı yolla iletişim kuruyor gibi görünmektedir. “bakın ben cinselliğin gizlenmiş tarafıyla nasıl uğraşıyorum. Annem benim içimde yaşıyor ve onun cinselliğini tüketiyorum.”
Laplanchiyen bir tavırla şu sorulabilir, “Bu sanatçının tuvali benden ne istiyor?” Bu hem bizim içimizde olan hem de bizle olmayan, hem ressamdaki hem de izleyicideki ötekidirr. Kendisininkiyle iç içe geçen annesinin cinselliği sergilenmektedir. İzleyicinin röntgenci dürtülerini de ayartmaktadır. Heyecanımızı uyandırdığı gibi sapkınlığından dolayı bizi tiksindirmektedir. Bu bedenlerimizin çiğ ve ahlaksız arzuya fiziksel olarak tepki verdiği, kafa karıştırıcı bir iletişimdir. Benim durumumda ise ben duygusal olarak tepki verdim. Bazı eserlerinden tiksinmiş hissettim. Bu genellikle bilinçli olan deneyime dair bakış açımda “ihlal edici”, “delici” ve müdahil bir kırılmaydı. Bu resimler saldırgancaydı. Aynı zamanda bakmaktan kendimi alamadım. Tuvallere yakından bakmak için kalktım ve kendimi belirli bir mesafede tuttum, çünkü uyaran kuvvetli ve karışık görünüyordu. Bu durum benim mesajın oldukça gizemli olduğunu fark etmemi sağladı. Açıkça bir şeyler beni içine aldı ve kafamı karıştırdı, dolayısıyla bunların bir tercümesine ihtiyaç duyuyordum. Bu, tipik olarak resimlere sosyal olarak verilen normatif tepkilerin dışında olan duygulara ve fanteziye özgü hazzın tanınmasıydı.
Bu yazıyı okuması üzerine küratör olan Elissa Author, izleyicilerin benzer şekilde kendi tepkilerine dikkat ettiğini söylemiş ve benim tezime katıldığını vurgulamıştır. Şöyle bir yorum yapmıştır, “ Minter’ın çalışmaları izleyici ve nesne arasındaki geleneksel bir ilişkiyi farklı hale dönüştürmektedir. İzleyicinin eserin konusuna entelektüel ve imgesel olarak hakim olarak bu ilişkiyi kontrol etmesinden öte, Minter’ın çalışmaları istemsizce bedensel duyumlar yaratır, sizi baştan çıkarır ve kontrol eder” (kişisel konuşma).
Elise ve Livine, Reid&Scarfone sembolizasyon tarafından dönüşümü ile yardım edilebilen temsil edilmeyen ve sorunlu durumların önemini tartışmışlardır. Yazarlar anksiyeteyi hikaye ile azaltmanın öneminden bahsetmişlerdir. Minter alternatif bir yol sunuyor gibidir. Minter’in çiğ, bedenselleşen ve muhtemelen işlenmemiş duyguların tasvirini doğrudan tuvale resmetmesi, sanatçının anksiyetesini tolere ettiği olasılığına işaret etmektedir. Çalışmaları katmanlıdır, bazen bir cam filtresinden görülebilirler. Pek çok katman, onu bölünmeden uzaklaştırmaya yardımcı oluyor mu? Performansa dayalı olan resim yapma eylemi onu ve çalışmalarını canlandırmakta mıdır? Ya da iletişim becerisinin bir işlevini izleyici ile dönüştürmesi midir? Annesinin ona verdiği gizemli mesajlar şimdi izleyici ile kurduğu karışık ve gizemli bir iletişimdir.
Freud’un yanı sıra Laplanche da sanatçıları ve eserlerini özgün bir şekilde kavramıştır. Her ikisi de Laplanche’ın “anarşik ve yıkıcı dürtüler” adını verdiği şeyle uğraşırken sublimasyonun sanatçılar için önemli bir araç olduğu düşüncesini korumuşlardır. Sanatçı kendi yoğunluğunu kullanabilir, onu azaltmaz ve hatta onu dönüştürür. Sadece sınırlı bir bölümünü sunduğum oldukça karmaşık söyleminde Laplanche “dürtü komponentleri” (sadizm ve mazoşizm) ile bağlantılı sınırlı (bound) ve sınırsız (unbound) enerji kavramını kullanmıştır. Sanatçının erken dönemdeki nesnelere karşı acımaz ve nefret içeren duyguları ile baş ederken anksiyetesine alışabileceğini ve onu bütünleştirebileceğini, böylece sanatını üretirken kendi duygularını (sublimasyon) “susturabileceğini” ileri sürer. Ayrıca sanatçının yaşamı boyunca sembolik dönüşüm sağlanana kadar çocuğun aldığı gizemli mesajlarla çalışılabilir, bunlar yeniden tercüme edilebilir ve yeniden canlandırılabilirler. Fakat Laplanche tercümenin entelektüel dilini tarif etmemektedir . Daha çok tercüme, diğerlerinin tercüme etme ihtiyacı duyacağı işaretlerle, imgelerle, görsel iletişimle gerçekleşir . “Öfkeli bir duruş, tiksinmeyle yüzünü ekşitmek” gibi “duygu sinyalleri” vardır. Mesela Minter yaratıcı bir şekilde kendi şiddet içeren oral imgesini izleyicinin çevirmesi için estetik bir mesaja çevirmiştir. Bu Laplanche için bu bir sembolizasyon biçimidir ve bu nedenle sembolizasyon ve sublimasyon arasında fark yoktur. Sembolizasyon gizemli mesajların çoklu çevirisi yoluyla ortaya çıkan sublimasyonun bir parçasıdır.
Laplanche’ın görüşleri ile ilgili çekici olan şey, bebeklikte başlayan cinselliğimizin ilk deneyimlerine karmaşıklık atfetmiştir. Baştan çıkarılma hepimizde olur. Temel bakım verenler ve çocuklar için normal bir deneyimin parçasıdır. Laplanche’ın görüşünde baştan çıkarılma süreci diğerlerine önem verir. Hormonlar ergen cinselliğimizi canlandırdığında, infantil cinselliği zaten yerini almış olur ve sonraki cinselliği renklendirir. Burada bilinçdışı ve yarı bilinçli erotik fantezi dünyasının bir birleşimi vardır. Bu nedenle Laplanche cinsel yaşamımızı oluşturan şeyle ilgili düşüncelerimizi genişletmiştir. Çok biçimli sapkınlığın henüz olgunlaşmamış bilinçdışımızda ve hepimizin içinde varolduğunu daha netleştirmiştir.
Freud'un Victoria döneminin çok ilerisine geldik. Artık cinsellik daha akışan ve erotizmin çeşitli formlarına daha açık. Bu özellikle beşeri bilimler, sanat ve reklamlarda dile getiriliyor. Minter'in çalışması her ne kadar güçlü kutuplaşmış duyguları karışıtrsa da, sapıklığımıza gösterdiğimiz toleransta artışa sebep oluyor. Bana göre; bir psikanalist olarak, Minterin yapıtlarını görmek ve çalışmak Laplanche'ın teorisini anlamama katkı sağladı.