Narsisizm: Normal mi Kişilik Bozukluğu mu?
- Delfi Psikoloji
- 29 Nis 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 May 2024
Narsisizm, adını Yunan mitolojisindeki Narkissos adlı bir avcıdan alır. Narkissos, olağanüstü güzelliği ile tanınan genç bir adamdır. Kendisine aşırı derecede hayran olan Narkissos, bir gün bir pınara yaklaşır ve suda kendi yansımasını görür. Kendi güzelliğine o kadar kapılır ki, saatlerce ona bakmaktan kendini alamaz. Sonunda, bitkinlikten ve susuzluktan yere yığılır ve kendi yansımasında ölür (Dorland, 1986).
Narsisizm tanımı Psikolojiye 19. yüzyılda Sigmund Freud'un çalışmalarıyla girmiştir. Freud, Narsizm Üzerine* (1914) adlı eserinde narsisizmi, libidonun (cinsel enerji) bir kısmının kişinin kendi benliğine yönelmesi olarak tanımlamıştır. Bu libidinal yatırım, kişinin benlik algısını ve öz saygısını artırır. Freud'a göre narsisizm, normal bir kişilik gelişiminin aşamalarından biridir. Ancak bu aşamada takılıp kalmak veya aşırıya kaçmak, narsisistik kişilik bozukluğu gibi ruhsal bozukluklara yol açabilir. Sözlük anlamına göre Narsisizm kelimesi kişinin kendi bedenine yönelttiği cinsel arzu ve haz anlamına gelmekte olduğu belirtilmiştir (Özsaydın,1984). 1898 yılında, psikanalitik kuramcı Ellis, narsisizm terimini ilk kez psikolojik bir kavramı tanımlamak için kullanmıştır. Ellis, narsisizmi, özellikle kadınlarda görülen ve kişinin cinsel dürtülerini kendisine hayranlıkla yöneltmesine yol açan bir duygu durumu olarak tanımlamıştır (Rozenblatt, 2002). Bugün bu cinsiyetçi önermenin doğru olmadığını biliyoruz. Freud için narsisizm bir durum olarak kavranırken, Jung ve diğer kavram araştırmacıları tarafından bir olgu olarak belirlenmiştir (Rapier, 2005). Margaret Mahler'in kuramına göre, yaşamın ilk yıllarında bakım veren kişi ile bebek arasında kurulan bağlar, sağlıklı gelişim için kritik öneme sahiptir. Bu bağların oluşmaması veya bebeğin ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması, Mahler tarafından "bağlanma eksikliği" olarak adlandırılır; bebek tarafından yoğun düş kırıklığı ve olumsuz yaşantılara yol açar. Mahler, bu olumsuz deneyimlerin, çocuğun benlik algısı ve sosyal duygusal gelişimi üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olduğunu savunur. Bu bağlamda, Mahler'in ayrılma-bireyleşme kuramı, bebeklik ve erken çocukluk döneminde yaşanan deneyimlerin, yetişkinlikteki ruh sağlığı ve ilişkiler üzerindeki etkisini açıklamaya çalışır. (Mahler,1968).
Freud’a göre de bu şekilde gelişim sürecindeki bebek bakım verene yani nesneye yapması gereken libidinal yatırımı kendisine yapar ve artık dış dünyayı bir kenara bırakarak iç dünyasına çekilir (Freud,1914). Sigmund Freud’a göre yapılan narsisizm tanımlamasına göre kişinin iç dünyasının yerine dış dünyasından çektiği nesne yatırımı narsisizmi birincil ve ikincil narsisizm olarak ayırdıktan sonra birincil bir narsisizmin üzerine eklenen ikincil bir narsisizm olarak kavramsallaştırmıştır (Freud, 1914). Freud’a göre, Birincil Narsisizm: Yaşamın ilk evrelerinde, bebek tüm libidinal enerjisini kendine yönlendirir. Bu aşamada bebek, tümgüçlü/omnipotent ve sınırsız olarak algılar. Kendisini çevreleyen dünyadan ayrı bir varlık olduğunun değildir ve tüm ilgiyi, bakımı hak ettiğine inanır. Bu aşamadaki narsisizm, normal ve sağlıklı bir gelişimin parçasıdır ve benlik algısının temellerini oluşturur.
İkincil Narsisizm: Bebek büyüdükçe ve gerçeklikle yüzleştikçe, libidinal yatırımını dış dünyadaki nesnelere yapmaya başlar. Ebeveynler, öğretmenler ve arkadaşlar gibi bu nesneler, bebeğin benlik saygısını ve öz değeri geliştirmek için ihtiyaç duyduğu sevgi ve onayı sağlar. Zamanla, bu dış nesnelere olan yatırımlar, içselleştirilmiş bir benlik saygısına dönüşür. Narsisizm Normal Narsisizm ve Patolojik Narsisizm olarak iki ayrı kavramda ele incelenmiştir. Normal Narsisizm kavramı Rozenblatt'ın (2002) tanımladığı gibi, normal narsisizm, bireyin kendine değer verme, özgüven ve çevreyle uyum duygularını kapsayan bir kavramdır. Bu duygular, kişinin kendisiyle ve etrafındakilerle sağlıklı ilişkiler kurmasını ve sürdürmesini sağlar. Normal Narsisizmde, kişinin yüksek benlik saygısı ve kendine ait güveni yüksek olduğu durumlarda çevresinden gelen eleştiriler veya olumlu/olumsuz etkilere karşı olumsuz yönde etkilenme gücü oldukça azdır (Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Salman Akhtar kişi etrafındaki bireylerin kendisiyle ilgili görüş ve düşünceleriyle beslenmek yerine kendisiyle ilgili olan görüş ve düşüncelerine odaklanır ve özgüvenini bu şekilde çoğaltarak doyum sağladığını belirtmiştir (Akhtar, 1989). Sevilme, desteklenme, takdir edilme, olumlu dönüşler pek çok insanın beklediği ve kişileri mutlu eden narsistik gereksinimlerdir. Tüm insanlar buna ihtiyaç duyar. Fakat kişi çevresinden kendi istediği etkide değer ve onay alamadığı zaman bu durum olumsuz sonuçlanabilir. Bu gereksinimi doyurmak için kişiler oldukça fazla çaba sarf edip doyum sağlamak için her şeyi yapmaya açık hale gelmektedir. Tüm bu çabaların sonucunda da kendi istediği doyumu alamadığı zaman günlük olaylardan veya küçük durumlardan bile inandığı kabul, övgü ve değeri alamayan birey narsistik kırılma, yaralanma yaşayabilir (Özmen, 2006).
Patalojik narsisizm (narsisistik kişilik bozukluğu) yaşayan bireyler, dışarıdan bakıldığında kendinden emin ve başkalarının düşüncelerini önemsemez bir tavır sergileyebilirler. Ancak, bu görünüşün altında yatan gerçeklik oldukça farklıdır. Bu kişiler, içsel olarak son derece kırılgan ve başkalarının onayına bağımlıdırlar. Benlik algıları abartılı ve gerçekçi olmayan bir şekilde yüksektir, ancak bu algı, dışarıdan gelen eleştiri ve olumsuz geri bildirimlere karşı oldukça hassastır. Bu bireylerin dış görünüşlerindeki abartılı güvenleri ve kendinden emin tavırlarının aksine iç süreçlerinde kendilerine güvenmeyen bireyler olduklarının göstergesidir (Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Patolojik narsisizmde önemli olan temel nokta kişi çoğunlukla çevreden gelen düşünce ve yorumlardan doyum sağlamaya muhtaç halde olmasıdır. Bu Normal Narsisizm ve Patolojik Narsisizmi birbirinden ayıran noktadır.
Patalojik narsisizm yaşayan bireyler, kendilerine yönelik değersizlik ve olumsuz özelliklerini çevrelerine yansıtarak rahatlama bulmaya çalışırlar. Bu durum, Kernberg'in (1975) "benlik nesne ilişkileri kuramı" ile de açıklanabilir. Erken dönem nesne ilişkilerinde güven, takdir edilmemiş ve sevgi dolu olmayan bir ortama maruz kalan kişiler benlik algıları zayıf ve kırılgan hale gelmiştir.
Kırılgan benliklerini korumak için, bu bireyler idealize edilmiş bir benlik ve değersizleştirilmiş bir benlik oluştururlar. İdealize edilmiş benlik, kusursuz, üstün ve sevilmeye değer bir benliktir. Değersizleştirilmiş benlik ise tam tersi, kusurlu, değersiz ve sevilmeye layık olmayan bir benliktir. Patalojik narsisizm yaşayan bireyler, idealize edilmiş benliklerini dışarıya yansıtmaya çalışırlar. Bunu, başkalarına karşı kibirli, küstah ve saygısız davranarak yaparlar. Ayrıca, büyüklenmeci fantezilere kapılırlar ve sürekli olarak başarılarını ve yeteneklerini övmeye çalışırlar. Ancak, bu idealize edilmiş benlik, gerçekte kırılgan bir benliğin maskesi olarak kullanılır. Gerçek benlikleri, değersizleştirilmiş benliktir. Bu benlik, bireyin bilinçdışında kalır ve sürekli olarak bastırılır. Patalojik narsisizm yaşayan bireyler, bu değersiz benliği kabul edemezler. Değersiz benliklerini bastırmak için, bu bireyler Yansıtma, İdealize etme, Değersizleştirme, İnkâr gibi savunma mekanizmalarını kullanırlar (Rozenblatt, 2002).
Nesne ilişkileri kuramcısı Otto Kernberg’in çalışmalarına göre patolojik narsisizmi ve normal narsisizmi birbirinden ayıran farklılıklar vardır ;
“Patolojik narsisizme özel narsisistik direnç, onu normal narsisizmden ayırır. Patolojik narsisizm normal narsisizmden farklı olarak patolojik nesne ilişkilerinden kaynaklanır. Bunun yanında normal narsisizmden farklı olarak ego ve süperegoda patolojik bir ayrışma ve bütünleşme eksikliği vardır. Normal narsisizmde libidinal ve saldırgan yatırım yapılmış nesne imgeleri bütünleşmiştir. Patolojik narsisizmde ise bu içselleştirilmiş nesne imgelerinin patolojik gelişimi görülür. Patolojik narsisizmden farklı olarak normal narsisizmde eleştiri, suçlama ve başarısızlığa karşı aşırı tepkinin yanında nesnelere ilgi gösterme, nesnelere güvenme ve bağımlılık birlikte bulunur. Normal çocuksu narsisizmde çocuğun talepleri ihtiyaçlarıyla bağlantılıdır, oysa patolojik narsisizmde talepler aşırıdır ve tatmin edilemez. Narsisistik hastaların soğukluğu, mesafeliliği, küçümseme ve değersizleştirmesi, küçük çocuğun bencilliğinden farklıdır.” (Kernberg, 1985).
Bütün bu özellikler incelendiği zaman normal narsisizm ve patolojik narsisizmin birbirinden farklı olduğu görülmektedir (Kernberg, 1985).
Narsisizm üzerine yaptığı çalışmalarla psikolojiye önemli katkılar yapmış bir diğer psikanalist ise Kohuttur. Kohut, narsisizmi sağlıklı bir gelişimsel yapı olarak değerlendirmiş ve patolojik narsisizmi ise normal gelişim hattında bir gelişimsel duraklama olarak ele almıştır.
Kohut'a göre narsisistik gelişim, iki temel hat üzerinden ilerler:
Büyüklenmeci Kendilik (Grandiose Self): Çocuğun benlik algısını ve özsaygısını besleyen hattır. Bu hat, ebeveynlerin çocuğun ihtiyaçlarını karşılaması ve onu koşulsuz sevmesiyle beslenir. Kohut'a göre aynalama (mirroring), sağlıklı bir narsisistik gelişim için kritik öneme sahip olan bir ebeveyn davranışıdır. Bu davranışta, ebeveyn çocuğun ihtiyaçlarını karşılar, onu koşulsuz sever ve çocuğun "büyüklenmeci kendilik" (grandiose self) adı verilen benlik algısını ve özsaygısını besler.
İdealize Edilmiş Ebeveyn İmago (Idealized Parental Imago): Çocuğun ahlaki değerlerini ve ideallerini geliştirdiği hattır. Bu hat, ebeveynlerin çocuğa rehberlik etmesi ve ona doğruyu yanlışı öğretmesiyle beslenir.
Eğer ebeveynler çocuğun döneme uygun ihtiyaçlarını karşılayamazlarsa, travmatik hayal kırıklıkları yaşanır ve bu da gelişimsel duraksamalara yol açabilir. Bu duraksamalar, narsisistik bozuklukların oluşumunda önemli bir rol oynar.
Kohut, narsisistik bozuklukları üç ana kategoriye ayırmıştır:
Salınan Narsisizm: Büyüklenmeci kendilik hattında bir duraklama yaşanmıştır. Bu bireyler, benlik algıları ve özsaygıları oldukça kırılgan ve dış etkenlerden kolayca etkilenebilen kişilerdir.
İdealize Edilmiş Ebeveyn İmago ile Narsisizm: İdealize edilmiş ebeveyn imago hattında bir duraklama yaşanmıştır. Bu bireyler, otoriter ve katı bir ahlak anlayışına sahip olabilirler. Başkalarından sürekli olarak onay ve hayranlık beklerler.
Transformasyonel Narsisizm: Her iki hat da duraklamıştır. Bu bireyler, benlik algıları ve özsaygıları oldukça zayıftır. Hayatlarında anlam ve amaç bulmakta zorlanırlar. Kohut (1971)
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Kişilik bozuklukları, bireyin toplum, dünya ve diğer insanlarla olan ilişkilerini ve bunlara dair algılarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu durum, kişilik bozukluğunun türüne ve bireyin kişilik özelliklerine göre değişiklik gösterebilir (Sayar, 2003).
Narsisistik özellikler gösteren bireyler, amaçları doğrultusunda başkalarını kullanmaktan çekinmezler. Kendilerini olduğundan fazla değerli görürler ve çevrelerinden de aynı oranda değer görmeyi beklerler. Ancak, bu beklentilerine rağmen, narsisizm yaşayan bireyler kendileri çevrelerindeki bireylere eşduyum gösteremezler. Başkalarının duygularını anlamakta ve empati kurmakta zorlanırlar (Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Günümüzde çok sayıda lider, işadamı vb. statüdeki bireylerde bu durum gözlenmektedir (Sayar, 2003). Özellikle tüketici toplumlarda, narsisistik kişilik bozukluğu işbirlikçi toplumlara göre anlamlı derecede fazladır (Doğaner, 1996). Narsisistik Kişilik Bozukluğu, DSM-5'te (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, 5. Baskı) "Büyüklük duygusu, özel olma inancı ve aşırı hayranlık ihtiyacı ile karakterize edilen bir kişilik bozukluğu" olarak tanımlanır. DSM-V’e göre Narsisizm kişilik bozukluğunun temel semptomlar tanımlanmıştır. Bunlar: Büyüklenmecilik: Kişi, kendi önemini abartır ve üstün yeteneklere, güzelliğe veya başarıya sahip olduğuna inanır. Sınırsız başarı, güç, zekâ, yüce sevgi düşlemleri. Özel ve eşi benzeri bulunmaz, diğer kişilerce üstün anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır. Çok beğenilmek isterler. Hak duygusu içindedir (Kişi, kendisine özel ayrıcalıklar tanınması gerektiğine inanır). Kendi çıkarını gözetmek için başkalarını kullanmaktan çekinmezler. Eşduyum yapamazlar. Diğer kişilere karşı yoğun bir kıskançlık ya da başka insanların kendilerini kıskandığına yönelik inanca sahiptirler. Çevreye karşı kendini beğenmiş tutumlar sergilerler (Birliği, A. P.,2014.)
*Freud’un bu eseri Metis yayınlarından Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası olarak yayınlanmıştır. https://www.metiskitap.com/catalog/book/4403
Yazan: Klinik Psikolog Elif Gür

KAYNAKÇA
Akhtar, S. (1989). Narcissistic personality disorder. Descriptive features and differential diagnıosis. Psychiatr Clin North Am 12.
Birliği, A. P. (2014). DSM-5 Tanı Ölçütleri. (E. Köroğlu, Çev.) An- kara: HYB Yayıncılık.
Doğaner, İnci (1996), “Narsisistik Kişilik Bozukluğu”, Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, Cilt no:1, Sayı:3
Hyman, S. (1989), Acil Psikiyatri, Çev: İ. Doğaner, A. Ayan, Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova, No:133, İzmir
Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme. Nesne, 1 (2), s.44-59.
Kernberg, O. (1975). Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. Çeviren. M Atakay, Birinci Basım, 1999, Metis Yayınları.
Kernberg, O. (1985). Borderline conditions and pathological narcissism.Northvale London: Jason Aronson Inc.http://www.sevdasari.com/narsisistik.htm. 1.11.2012 tarihinde edinilmiştir.
Köroğlu, E. & Bayraktar, S. (2007). Kişilik Bozuklukları. 1. Baskı, HYB Basım Yayın: Ankara.
Mahler, M. S. (1968). On Human Sybiosis and The Vicissitudes of Individuation. New York: International University Press.
Özmen, E. (2006). Kendini Tanıma Rehberi. İstanbul: Sistem Yayıncılık, Kıssadan Hisseler Dizisi.
Özsaydın, S. (1984). Psikiyatri Sanal Matbaacılık, cilt:7, İstanbul.
Rapier, M. L. (2005). “An interview Study of Narcissistic Executives: Piercing The Corporate Veil of Narcissism In The Workplace” Saybrook Graduate School and Research Center, Yayınlanmış Doktora Tezi.
Rozenblatt, S. (2002). In Defence of Self: The relationship of Self- Esteem and Narcissim to Aggressive Behavior Long Island University, Psychology, Yayınlanmış Doktora Tezi, USA.
Sayar, K. (2003). Benlik; o yakın soru, o uzak ülke. Bilge Adam;1: 11,17.
Mobil sohbet ve mobil chat yapmanızı kolay ve güvenli hale getiren mobil Sohbet odaları sorunsuz yeni kişilerle tanışma imkanı sağlar.