top of page

Kişilik Örgütlenme Seviyeleri Nedir ve Kişiliğimizi Anlamakta Neye Yarar?

Güncelleme tarihi: 11 Şub





Varoluş deneyimini özgün kılan etmenlerin başında her insanın kendine has olan kişiliği gelir. Kişiliğimiz olaylar ve süreçler karşısındaki duygularımızı, düşüncelerimizi ve eylemlerimizi belirler. Kişilik özellikleri genetik faktörler, yetiştirilme tarzı, erken çocukluk deneyimleri, içinde bulunulan aile/kültür dinamikleri gibi birçok unsurun etkisiyle şekillenir. Psikanalitik yaklaşım insanların kişiliklerinin hangi yönleriyle benzeşip hangi yönleriyle ayrıştığını açıklamak için iki boyutlu bir kavramsallaştırmaya başvurur: Kişilik örgütlenme seviyeleri ve kişilik tipleri.


Kişilik örgütlenmesinden bahsetmeden önce birkaç kavrama değinmekte fayda var; mizaç, karakter ve kişilik gibi kelimeler çoğu zaman birbiri yerine kullanılır. Ancak özünde bu kavramlar kişiliğin birbirinden farklı yönlerini nitelendirirler. Mizaç, kişiliğin bireyin kontrolünde olmayan, kalıtsal belirleyicilerini nitelemek için kullanılır. Mizaç özellikleri ebeveynlerin mizaçlarıyla karşılıklı etkileşim içinde olup ebeveynlerle kurulan iletişim örüntüleri üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. Mizacın kişilik üzerindeki etkileri en belirgin haliyle erken çocuklukta görülse de, hayatın ilerleyen evrelerinde de mizacın etkileri sürmektedir. Karakter kavramı ise kişiliğin bütününü açıklamaktan ziyade kişilik tipi dediğimiz kavramı karşılar. İnsanları tanımlamak için kullandığımız narsist, depresif, obsesif gibi kelimeler aslında bu insanların kişilik tiplerine atıf yapar. Kişilik tipleri bireylerin öncelikli olarak kullandığı savunma mekanizmaları tarafından şekillenmekte olup her zaman aynı isimlerdeki kişilik bozukluklarını işaret etmez (McWilliams & Shedler, 2017). Her bir kişilik tipi işlevsellik kıstasına göre kendi içinde düzeylere ayrılır ve yine farklı düzeyleri bulunan kişilik örgütlenmesiyle kesişir.

Kişilik örgütlenmesi kavramı en genel haliyle bireylerin zihinsel ve duygusal sağlık düzeyini açıklamak için kullanılan bir kavramdır. Gerçeği değerlendirme, benlik algısı ve ben-öteki ayrımı, savunma mekanizmaları, duygulanım çeşitliliği ve şiddeti, dürtüsellik, soyutlama ve anlam yaratma yetileri kişilik örgütlenme düzeyini belirleyen özellikler arasında yer alır (Hörz-Sagstetter et al., 2021). Psikanalitik yaklaşım kişilik örgütlenmesini bir spektrum halinde kavramsallaştırmıştır. Spektrumun bir ucu yukarıda adı geçen fonksiyonların sağlıklı ve işlevsel halleriyle tanımlanırken diğer uçta eksik, işlevsiz veya zarar verici fonksiyonlar görülür. Kişilik örgütlenme düzeyleri sırasıyla: Sağlıklı, nevrotik, sınırda (borderline) ve psikotik kişilik örgütlenmeleridir (Kernberg, 1967).


Kişilik örgütlenmesine dair ilk teori Freud tarafından ortaya atılmıştır. Freud vakalarda gözlemledikleri üzerine bir taksonomiye vardı: Hastalarının bir kısmı bilişsel anlamda yetkin olmalarına rağmen hayatlarının belirli alanlarında kimi sıkıntılar yaşıyor, bu sorunlarla başa çıkmanın yollarını arıyor ve bu yüzden kendisine başvuruyordu. Bir diğer grupta ise bilişsel fonksiyonların birkaçı – yahut hepsi – gözle görülür biçimde zedelenmişti; bu hastalar hayatlarının her alanında büyük güçlükler çekiyor, gerçek ve hayali birbirinden ayırt edemiyor, derin bir yok oluş kaygısı hayatlarını yaşanmaz kılıyordu. Freud bu hastaları nevrotik ve psikotik olarak iki grupta sınıflandırdı. Bu sınıflandırmada en büyük ölçütü hastaların gerçeklik sınaması (reality testing) kabiliyeti oldu. Freud’un ardıllarından Adolph Stern ve sonraki birçok isimin de etkisiyle bu taksonomiye borderline düzey de eklendi (Stern, 1938). Bu düzeydeki hastaların duygu dünyaları nevrotiklere göre çok daha dengesiz olmakla birlikte ayakları hala gerçekliğe basıyordu. Borderline düzeyinin de eklenmesiyle kişilik örgütlenmesi düzeyleri bugünkü haline kavuşmuş oldu.


Nevrotik Düzey – Nevrotik düzeydeki bireyin sıkıntıları genellikle hayatının belirli bir alanıyla kısıtlı olup günlük hayatının geri kalanını görece pürüzsüz yürütebilmektedir. Savunma mekanizmaları bakımından görece zengin bir envantere sahiptir ve farklı durumlarda farklı savunmalara başvurabilir. Ancak bu savunma mekanizmaları görece katı olup her koşulda işlevsel değildir. Nevrotik birey kullandığı savunmaların etkisiz kaldığı böylesi durumlarla karşı karşıya kaldığında yoğun endişe ve korku yaşayabilir. Bu kişiyi terapi almaya iten de genelde böyle bir öyküdür. Nevrotik bireyin en belirgin endişeleri özerklik-suçluluk ikiliğiyle kendini dışa vuran süperego kaynaklı çatışmalardır. Ödipal dönemde süperego halinde içselleştirilen ve benliğin bir parçası kılınan ebeveyn nesnesi, nevrotik bireyin ego isteklerinin karşısında durur. Nevrotik bireyin çevresiyle ilişkileri genelde sorunsuz olmakla birlikte ebeveyni çağrıştıran bir otorite figürü ebeveyne duyulan olumsuz hislerin aktarımına uğrayıp bu çeşit ilişkilerde kişiyi ketleyebilir. En sık başvurduğu savunmalar stratejileri bastırma temelli savunmalardır ve genel olarak rahatsızlık verici duygu/düşüncelerin bilinçdışında tutulması amacına hizmet eder. Nevrotik bireyin benlik algısı ve nesne ilişkileri görece bütüncül ve zaman içinde tutarlıdır. Terapide kendi kimliğine dair bütüncül ve derinlikli  bir tarif yapabilir. Gözlemci ego kabiliyeti erişkin düzeyde olduğundan başından geçenleri farklı yönleriyle ele alabilir, soyutlamaya başvurabilir. Bu yetileri sayesinde terapi sürecinde uzlaşmacı bir tutum edinebilir (McWilliams, 2011).


Borderline Düzey – Nevrotik düzeye göre borderline düzeydeki bireyin günlük hayatının işleyişi ve duygu dünyası dışsal unsurların etkisine daha açıktır. Borderline düzeydeki kişi gözlemleyici ego, gerçeklik sınaması gibi bilişsel fonksiyonlara sahiptir ancak bu fonksiyonlar temel çatışmalarının tetiklenmesi sonucundaki yoğun duygulanım veya stres anlarında, veya madde kullanımı gibi durumlarda geçici olarak yitirilebilir. Bu işlevlerin kırılganlığının temelinde kısıtlı çeşitlilikte ve geneli ilkel olan savunma mekanizmaları yatar. Bu mekanizmalar yoğun stres altında işlevsel olmadığından kişiyi çaresiz ve dehşet içinde bırakabilir, bunun sonucunda dürtüsel davranmaya iter. En sık başvurduğu savunma mekanizması bölme (splitting) yöntemidir. Bu savunma kişinin kendi benliği de dahil çevresindeki insanların birbirini dışlayan iyi-kötü versiyonlarına bölünmesi, kişinin duygu ve düşüncelerinin de o anda aktif olan versiyonun güdümünde şekillenmesi anlamına gelir. Bölme stratejisi gelişimsel süreçlerde görülen normal bir fenomendir. Bebeğin zihninde ebeveyn imgeleri bebeğin ihtiyaçlarına cevap verme yetilerine göre iyi ve kötü duygulanımlarla eşleştirilir. Başta birbirinden ayrı tutulan iyi ve kötü versiyonlar ilerleyen gelişim evrelerinde birleştirerek bütüncül bir nesne ilişkisi meydana getirirler. Borderline bireyde bu birleşme sonucunda ortaya olumlu ve tutarlı bir ebeveyn nesnesi çıkmadığı için nesneler ayrı tutularak iyi taraf korunmaya çalışılır. Bu yetiştirme tarzına sağlıksız bağlanma örüntüleri ve sevginin ancak koşullu olabileceği inancı eşlik eder. Borderline kişinin benlik algısı da bu temalarla şekillendiğinden, günlük yaşantıdaki olayların etkisiyle benlik ya grandiöz ya da tümden değersiz olarak algılanır. Bu eğilim borderline kişinin benliğine dair tutarlı ve sürekli yargılara varamamasına sebep olur. İç dünyalarını ve insan ilişkilerini anlatan en öz ifade Schmideberg’in kullandığı “tutarlı tutarsızlık” tabiridir (Schmideberg, 1959).


Psikotik Düzey – Psikotik düzeydeki bireyin iç dünyasını sürekli bir yok oluş kaygısı ve buna eşlik eden dehşet duygusu şekillendirir. Psikotik birey hayatının her alanında varlığını tehdit eden unsurlar bulunduğuna inanır. Psikotik bireyin savunma mekanizmaları çoğu durumda yetersiz kalan ilkel savunma mekanizmalarıdır. Bu yetersizlik varlık tehditleri karşısında iç dünyalarını dizginleyememelerine ve her an tetikte yaşamalarına sebep olur. Psikotik bireyin benlik algısı ve gerçeklik ayırdı ciddi ölçüde zedelenmiştir. Benliğine yönelik bir soru kendisinde genellikle kafa karışıklığına ve kaygıya yol açar. Zihninden geçen düşünceleri dışa vurduğunda söyledikleri çevresi tarafından absürt veya tamamıyla anlamsız bulunabilir. Ancak psikotik birey düşüncelerinin absürtlüğünün farkında değilfir. Bu da gözlemci ego kabiliyetlerinin yetersizliğinden kaynaklanır. Zihin dünyalarının bu ölçüde düzensiz olmasının temelinde genellikle erken çocukluktaki ağır ihmal veya istismar deneyimleri yer alır.


Kişilik Örgütlenme Düzeyinin Teşhisi Neden Önemlidir?

Terapistin danışanın kişilik örgütlenme düzeyini doğru teşhis edebilmesi büyük önem arz eder. Kişilik örgütlenmesi; danışanın id-ego-süperego çatışmaları, eksik benlik nesneleri, takıldığı gelişim evreleri gibi birçok konuda fikir verir. Terapistin karşısındaki kişinin  kişilik örgütlenmesine dair varacağı yargı, bu ölçütleri tutarlı bir şekilde anlamlandırmasını sağlayacak, terapinin hedefleri ve dolayısıyla tercih edilecek yaklaşım biçimleri için bir rehber olacaktır. Örneğin hastanın dile getirdiği düşünce döngülerindeki bir mantıksızlığa dikkat çekilmesi nevrotik düzeydeki hasta için aydınlatıcı bir iç görü kıvılcımı başlatabilirken, borderline düzeydeki hasta tarafından kışkırtıcı, psikotik düzeydeki hasta tarafındansa tehdit edici bulunabilir. Çünkü terapistin bu konuda yönelteceği soru hastanın egosunu hedef alır ve yaratacağı etki hastanın ego kapasitesi ve savunma mekanizmalarına bağlı olarak değişecektir. Ayrıca terapistin terapi sürecinde gerçekleşecek aktarım ve karşı aktarım dinamiklerinin de kişilik örgütlenme düzeylerinin güdümünde şekillendiğini göz ardı etmemesi, yaşayacağı duygusal etkilenmelerin bilincinde olmasını sağlayacak ve doğru müdahalelerde bulunmasını kolaylaştıracaktır.


Yazar: Tarık Cin



Kaynakça

McWilliams, N. (2011). Psychoanalytic diagnosis: Understanding personality structure in the clinical process (2nd ed.). Guilford Press. (pp. 56-67).

Lingiardi, V., & McWilliams, N. (Eds.). (2017). Psychodynamic diagnostic manual: PDM-2 (2nd ed.). The Guilford Press.

Kernberg, O. (1967). Borderline Personality Organization. Journal of the American Psychoanalytic Association, 15(3), 641-685. https://doi.org/10.1177/000306516701500309

Hörz-Sagstetter, S., Ohse, L. & Kampe, L. Three Dimensional Approaches to Personality Disorders: a Review on Personality Functioning, Personality Structure, and Personality Organization. Curr Psychiatry Rep 23, 45 (2021). https://doi.org/10.1007/s11920-021-01250-y

Stern, A. (1938). Borderline group of neuroses. The Psychoanalytic Quarterly, 7, 467–489.

Schmideberg M. Tolerance in Upbringing and Its Abuses. International Journal of Social Psychiatry. 1959;5(2):123-130. doi:10.1177/002076405900500205

 
 
 

1 Comment


chat
Jan 26
Like
bottom of page