top of page

Hızlıca Kaybolan Yeni Yıl Kararları: Neden Sürdüremiyoruz?

Güncelleme tarihi: 5 Oca

Bu yıl da her yıl olduğu gibi hepimiz birçok şey yaşadık; problemler, sevinçler, hayal kırıklıkları, vazgeçişler, yeni başlangıçlar ve daha niceleri. Sene sonlarında yaşadıklarımızı gözden geçirip yeni yıl için yeni hedefler koymaya yatkın oluruz; bizi ideal benlik imgemize yaklaştıracak ve önceki senenin eksiklerini telafi edecek hedefler. Enstrüman çalmak, düzenli koşuya çıkmak, yeni bir dil öğrenmek, okuduğumuz kitap sayısını artırmak, rejim yapmak, tezimizi bitirmek gibi çok çeşitli olabilir bu hedefler.  Ancak kimilerimiz bu kararların arkasında istikrarla durabilirken kimilerimiz bu hedefleri daha başlamadan ya da kısa süreli bir denemeden sonra bırakıyor. 


Yeni hobiler edinmek ve yeni kararlar almak; genellikle heyecan verici başlangıçlar olarak görülürken, sürdüremediğimizde yaşanılan hayal kırıklığı, umutlarla başladığımız yeni yılı hüsran duygusuyla başlatıyor ve belki de değiştirebileceğimiz şeylere dair kendimize olan inancımızı kaybediyoruz. Bu süreçte, bazen başlangıçtaki coşkuyu koruyamamak bazen gerçekçi olmayan hedefler koymak, aldığımız kararları sürdürmede zorluklar yaşamamıza sebep olabiliyor. Belki de aldığımız kararları veya edinmek istediğimiz alışkanlıkları sürdürememenin ardında yatan psikolojik dinamikleri anlamak, bu süreci daha sağlıklı yönetmemize yardımcı olabilir. 


1.  Yetersizlik Duygusu ve Mükemmeliyetçilik:  Yeni bir hobiye başlarken mükemmeliyetçi bir yaklaşım sergileyebiliriz. Gerçekçi olmayan büyüklenmeci arzularımız kendini “Her şeyin en iyisi olmalı” düşüncesinde gösterir. Ancak bu düşünce ‘’ya hep ya hiç’’ düşüncesini beraberinde getirir; bir ‘’hiçlik’’ riskini barındır. Böyle siyah beyaz bir senaryoda o işe hiç başlamamak bilinçdışı bir savunma işlevi görebilir: ‘’Hiç olacağıma hiç başlamayayım’’.

Halbuki başarı, sıfır ve bir arasında gidip gelmez; bir süreklilik hattında ilerler. Yeni alışkanlıklar zamanla yerleşir, rutinimize dahil olur ve yeni bir düzen kurmak zaman alır. Tekrarladıkça o işte daha iyi hale geliriz. Acemilikten ustalığa doğru giden yol doğası gereği uzun, dolambaçlı ve inişli çıkışlıdır ve unutmamak gerekir ki ‘’her şeyde usta olmak zorunda değiliz’’. 

Küçük gelişmeler birikerek anlamlı farklara sebep olur; bunları fark edip takdir edebilmek, büyük hedeflere ulaşmak için bir motivasyon kaynağı olabilir. Küçük görünen mühim zaferlerimizi sevelim!


2.  Hızlı Sonuç Beklentisi:  Yüksek beklentiler, hobiden alınan keyfi azaltabilir ve “yeteneğim yok” gibi düşüncelere yol açabilir. Yeni bir hobiye başlamak hatalarla öğrenmeyi gerektirir. Ancak, özellikle sosyal medya etkisiyle kendimizde de sosyal mecralarda gördüğümüz mükemmel sonuçları beklemek, kişiyi hızlıca sonuç almak için zorlayabilir. Çoğu insan hayatın her alanında ve psikoterapide sihirli bir değnek değmişçesine radikal bir değişim umar. Bu da, başlangıçta zorluklarla karşılaşan kişinin daha kolay pes etmesine veya sürdüremeyeceği kadar aşırı çaba harcamasına neden olabilir. Alışkanlıklar zaman alır; meşhur sözün dediği gibi ‘’Rome wasn’t built in a day/Roma bir günde kurulmadı’’.

Tanıdığımız insanlardan gelen onay ve takdir, oluşturmaya çalıştığımız alışkanlık, uzmanlaşmaya çalıştığımız bir alan ve genel olarak ilerlediğimiz rotayla olan ilişkimizi etkiler. Belli oranda aynalanma insani bir ihtiyaç olsa da, kendimizle ve yaptıklarımızla ilişkimizi temelde dışarıdan gelecek geri bildirimin üzerine kurmak risklidir. Bu hem benlik gücümüzü azaltıp, bizi diğerlerine muhtaç hale getirir hem de objektif olmayan geri dönüşlerin hayatımızı etkilemesine alan açar. Yorumlara açık olmak önemlidir, iç görümüzü geliştirir ancak bunları kendi süzgecimizden geçirmeden eylemselliğimizi değiştirmek tersi bir etki yaratır. 


3.  Rekabet: Herkesin kendi zamanı vardır ve herkesin süreci biriciktir. Hedefe doğru ilerlerken önümüze değil de yanımıza bakarsak yolumuzdan saparız. Küçük yaşlardan beri rekabetin ön planda olduğu, yarışlarla dolu bir eğitim sistemi içerisinde olgunlaşıyoruz. Bu sosyokültürel atmosfer hayatın her alanına sirayet ediyor. Sıralamalar, elemeler, mülakatlar, sınavlar hep bir başkasının önüne geçmek üzere inşa edilmiş durumda. Ancak kişisel hedeflerimizi ‘’ya o ya ben’’ gibi sıfır toplamlı oyun(zero-sum game) kültürüne adapte ettiğimizde gerçek bir öğrenme ve uzmanlaşma sürecinde olmuyor, yaparak-başararak var olmaya çalışıyoruz. Bu sebeple kendi yolumuza odaklanmak, rekabetin getireceği kaygı ve suçluluk duygularını bertaraf ederek, vahşi rekabet zemininden daha iyi bir motivasyon kaynağı olabilir. Kendi kapasitemizi iç kaynaklarımız üzerine kurmak egomuzu da güçlendirecektir.


4.  Değişim ve Alışma Süreci : Yeni bir hobi genellikle heyecan yaratır, ancak bu heyecan zamanla, özellikle zorlandığımızda azalır. Yeni bir alışkanlık oluşturmak zaman alır ve engellenme toleransı gerektirir. İşler istediğimiz gibi gitmediğinde yani engellendiğimizde bunu tolere edebilmek hem mutluluk hem başarı için çok önemli bir niteliktir. Bunun yokluğunda her türlü deneme ve ilişkideki süreklilik bozulur. Acemilik bu engellenmelerin sıkça olacağı bir aşamadır. Acemi olmadan usta olamayız; herhangi bir konuda acemiliği tolere edebilmek, vazgeçmeden devam etmek; benlik gücümüzü ve kendilik saygımızı artırır. Bu aşamanın herkes için doğal sürecin bir parçası olduğunu kabul etmek, kişisel eksikliğimizle veya yetersizliğimizle ilgili olmadığını bilerek sabırlı olmak; oluşturmaya çalıştığımız alışkanlığı sürdürmeye de yardımcı olur.

Umuyoruz ki 2025 kendinize bolca şefkat ve anlayış gösterdiğiniz, zaman tanıdığınız ve başarının istikrarla geldiğini unutmadığınız bir yıl olur.


Sevgilerimizle,

Delfi Psikoloji Akademisi


*Görsel Quentin Tarantino'nun Kill Bill filminden alınmıştır.



 
 
 

1 Comment


chat
Jan 26
Like
bottom of page