Gerçeklikten Kaçış Sanatı: Gündüz Düşleri
- Delfi Psikoloji
- 7 Oca
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Şub

“Hayal kurmak, insan zihninin kanatlarıdır; ancak bu kanatlar gerçekten kopmanıza neden olmamalı.” - Eli Somer
Uyumsuz hayal kurma, bireyin günlük işlevselliğini önemli ölçüde etkileyen aşırı ve kontrolsüz hayal kurma durumu olarak tanımlanır (Somer, 2002). Bu kavram, genellikle hayal dünyasında uzun süre geçirmenin bireyin gerçek hayattaki sorumluluklarını ve ilişkilerini ihmal etmesine yol açan bir durumdur. Hayal kurma, insanın doğasında olan yaratıcı bir süreçtir ve genellikle sağlıklı sınırlar içinde kaldığında faydalıdır. Ancak uyumsuz hayal kurma, bireyin zorlayan dış gerçeklikten kaçış yoludur. Bu durumu yaşayan bireyler, hayal dünyasına bağlılıkları nedeniyle sosyal izolasyon, akademik ve mesleki başarıda düşüş gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. Hayal dünyasına bu kadar derin bağlanmak, bireylerin gerçeklik algısını ve yaşamdan aldıkları tatmini önemli ölçüde azaltabilir.
Uyumsuz hayal kurma, genellikle yoğun duygusal hikayelere ve dramatik senaryolara odaklanır. Bu durum, müzik gibi tetikleyiciler veya bireyin stres ya da yalnızlık hissiyle ön plana çıkabilir. Hayal kurma bir rahatlama veya yaratıcılık kaynağı olmaktan çıkar ve bireyler bu alışkanlıkları nedeniyle gerçek dünyadan kopar. Bazı vakalarda, bu hayal kurma süreci travma veya depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkili olabilir (Somer, 2002). Hayal kurmanın, bireyin zihinsel bir sığınak yaratmasını sağlarken uyumsuzlaştığında gerçek dünyaya adaptasyonu zorlaştırdığı belirtilmiştir.
Uyumsuz hayal kurmanın bir diğer önemli yönü, bireylerin bu durumun zararlarını fark etmekte zorlanmasıdır. Hayal kurma, genellikle zararsız bir faaliyet olarak algılandığı için bireyler bu alışkanlıklarının sorun haline geldiğini kabul etmekte güçlük çekebilirler. Bu rahatsızlığın klinik bir tanı kategorisi olmaması (DSM-5 gibi kılavuzlarda yer almaması) bireylerin yardım aramasını zorlaştırabilir. Uyumsuz hayal kurma, bireyin kendi başına fark edemeyeceği bir sorun haline gelebilir. Araştırmacılar, bu durumun etkili bir şekilde ele alınması için daha fazla çalışma yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir.
"Kaçış değil, yüzleşme iyileşmenin anahtarıdır."
Kaçış yerine yüzleşmeyi tercih etmek, bireyin psikolojik iyileşme sürecinde kritik bir adımdır. Uyumsuz hayal kurma gibi durumlar, bireylerin duygusal travmalardan, stresli olaylardan veya yaşamın getirdiği zorluklardan kaçış yolu olarak gelişebilir. Ancak bu tür bir kaçış, bireyin sorunlarıyla yüzleşmesini engellerken, çözülmemiş duygusal yüklerin birikmesine yol açabilir. Kaçmak, travmatik durumlarda akut olarak kurtarıcı olsa da, genele yayıldığında zararlı bir nitelik kazanır. Araştırmalar, travmatik deneyimlerin işlenmesinin ve bireyin bu deneyimlerle yüzleşmesinin, daha sağlıklı bir zihin yapısı için önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, gerçeklerle yüzleşmek; bireyin kaçındığı duygularını ve düşüncelerini yeniden değerlendirmesine, bunları daha gerçekçi ve yapıcı bir şekilde anlamlandırmasına olanak tanır. Terapötik yaklaşımlar, bireylerin bu yüzleşme sürecinde destek alarak hayal dünyası ile gerçeklik arasındaki dengeyi yeniden kurmalarına yardımcı olabilir. Böylelikle, birey yalnızca kaçıştan vazgeçmekle kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitesini artıran sürdürülebilir bir duygusal dengeye de ulaşır. Böylece bireylerin, hayal dünyasını kontrol altına alarak gerçek dünyayla olan bağlarını yeniden kurması mümkün olabilir.
Yazar: Sudem Karali
Kaynakça
Bigelsen, J., Lehrfeld, J. M., Jopp, D. S., & Somer, E. (2016). Maladaptive daydreaming: Evidence for an under-researched mental health disorder. Consciousness and Cognition, 42, 254-266. https://doi.org/10.1016/j.concog.2016.03.017
Somer, E. (2002). Maladaptive daydreaming: A qualitative inquiry. Journal of Contemporary Psychotherapy, 32(2), 127-147. https://doi.org/10.1023/A:1016040808118
https://www.gevezeyeri.com/ guzel yazı